Anlaşmalı Boşanmada Kadının Hukuken Hakları

Anlaşmalı Boşanmada Kadının Hukuken Hakları


Ana sayfa » Anlaşmalı Boşanmada Kadının Hukuken Hakları

Anlaşmalı boşanmada kadının hukuken hakları denilince nafaka, velayet, tazminat, mal paylaşımı ve düğün takıları gündeme gelmektedir. Türk Hukukunda iki tür boşanma davası bulunmaktadır. Bunlardan biri çekişmeli boşanmadır. Çekişmeli boşanmada taraflar boşanma yahut boşanmanın doğuracağı sonuçlardan biri veya birkaçı konusunda anlaşma sağlayamaması durumunda açılan dava türüdür. Bir diğeri anlaşmalı boşanma davasıdır. Biz bu makalemizde anlaşmalı boşanmada kadının hukuken hakları konusunu inceleyeceğiz.

Anlaşmalı Boşanmada Kadının Hukuken Hakları Nelerdir?

Toplumumuzda boşanma ile beraber kadınların ve çocukların erkeklere nazaran daha fazla mağduriyet yaşadığını görmekteyiz. Bundan hareketle hukukumuzda aile hukuku hükümleri kapsamında genel itibariyle kadına ve çocuğu korumaya yönelik düzenlemeler getirilmiştir. Bu kapsamda kadına boşanma davası süresince ve boşanma sonrasında talep edebileceği birtakım haklar tanınmıştır.

Kadının Velayet Hakkı

Boşanmanın doğuracağı sonuçlardan biri eşlerin müşterek çocuklarının olması durumunda çocuğun velayet hakkının kimde kalacağı sorunudur. Velayet hakkının kime verileceği değerlendirilirken öncelikli ilke “çocuğun üstün menfaati”dir.  Hakim çocuğun hangi ebeveynin yanında kalması halinde daha sağlıklı ve daha mutlu bir hayat süreceğini değerlendirerek velayete hükmedecektir. Bu değerlendirmede ayrıca çocuğun yaşı, fiziksel ve ruhsal durumu da gözetilecektir. Özellikle çocuğun yaşının küçük olması ve annesinin gözetimine muhtaç olması halinde velayet hakkı kadına bırakılmaktadır.

Anlaşmalı boşanma protokolünde tarafların velayet hususunda anlaşma sağlamaları zorunludur. Anlaşmalı boşanma davalarında hakim her ne kadar boşanmaya tarafların anlaşmaları kapsamında karar verecek ve anlaşma sağlanan hususlarda takdir yetkisini kullanamayacak olsa da, velayet hususunda çocuğun üstün yararını gözetmek durumundadır. Bu kapsamda velayete ilişkin hakimin takdir yetkisini kullanabileceği görülmektedir.

Kadının Nafaka Hakkı

Boşanma neticesinde taraflara nafaka talep etme hakkı doğmaktadır. Nafakanın tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası gibi türleri bulunmaktadır.

  • Yoksulluk Nafakası

Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesine göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer tarafın maddi gücü oranında süresi olarak nafaka isteyebilir.”

Görüldüğü üzere yoksulluk nafakası, boşanma neticesinde yoksulluğa düşecek olan tarafça talep edilen maddi destektir. Yoksulluk nafakası, boşanma neticesinde kadının sahip olduğu en büyük haklardandır. Toplumumuzda kadının evdeki yerinin çoğunlukla ev işleri ve çocuğun bakımına yönelik olması ve çoğu zaman kadının evlendikten sonra iş hayatını bırakması ya da hiçbir zaman çalışmasına müsaade edilmemesi gibi sebeplerle boşanma sonucunda ekonomik olarak mağdur konumunda genellikle kadınlar bulunmaktadır. Bu sebepledir ki uygulamada genellikle yoksulluk nafakası almaya hak kazanan taraf kadın eş olmaktadır.

  • Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası boşanma davası süresince verilmesine hükmedilen nafaka türüdür. Tedbir nafakası eş lehine ve çocuk lehine olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkabilmektedir.

Eş lehine hükmedilen tedbir nafakası, boşanma davası süresince yoksulluk içinde bulunan yahut yoksulluğa düşme ihtimali yüksek olan tarafın geçimini sağlaması için hükmedilmektedir. Yine burada da ekonomik açıdan kadınların mağduriyetine daha sık rastlanmasından dolayı uygulamada genel itibariyle eş lehine tedbir nafakasına da kadın eşin lehine hükmedilmektedir.

Çocuk lehine tedbir nafakası ise boşanma davası süresince çocuğun bakımı kendisine bırakılmış olan eşe, diğer eşin ödediği nafakadır. Burada amaç yargılama süresince her iki eşin de çocuğun bakımına maddi açıdan destek sağlamasıdır.

  • İştirak Nafakası

İştirak nafakası, boşanma sonucunda velayet kendisine bırakılmayan tarafça, velayet hakkı sahibi eşe müşterek çocuğun bakımı ve eğitimi için ödenen nafaka türüdür. Velayetin kadın eşe bırakılması halinde kadının, müşterek çocuğunun bakımı için sahip olduğu haklardan birisidir.

Anlaşmalı boşanma protokolünde özellikle yoksulluk nafakasına ilişkin anlaşma sağlanması gerekmektedir. Taraflar talep ediyorlarsa açıkça nafaka yükümlüsü eşin kim olduğunu, hangi zamanlarda ne miktarda nafaka ödeneceğine ilişkin anlaşma sağladıklarını beyan etmeleri gerekmektedir. Şayet tarafların birbirlerinden nafaka talepleri bulunmuyorsa yine talepleri olmadığına ilişkin iradelerini açıkça beyan etmeleri gerekmektedir.

Bu noktada belirtmek gerekir ki çoğu zaman eşlerin süreci hızlandırmak adına nafakaya ihtiyaçları olması ihtimaline rağmen nafaka talep etmediklerine ilişkin beyanda bulunmaları ileride hukuki ve maddi kayıplara sebebiyet verecektir. Şöyle ki; eşlerin anlaşmalı boşanma protokolünde yazılı olarak ve anlaşmalı boşanma davası duruşmasında sözlü olarak nafaka talep edilmediğine ilişkin beyanda bulunmaları halinde boşanma davasını takiben nafaka talepli dava açma hakları bulunmayacaktır.

Kadının Tazminat Hakkı

Boşanma davası neticesinde eşlerin evlilik birliği süresindeki kusurları sebebiyle maddi ve manevi tazminat talep etme hakları bulunmaktadır.

Tazminat taleplerinde tarafların kusur oranları çok önemlidir. Kadın eşin boşanma davasının açılmasında kusuru bulunmuyorsa yahut erkek eşten daha az kusuru bulunuyorsa maddi tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır.

Manevi tazminat talep edilebilmesi için eşlerden birinin, diğerinin kişilik haklarına saldırıda bulunmuş olması gerekmektedir. Kadının evlilik birliği süresince eşi tarafından aşağılanması, eşinin kadına hakaret etmesi, genel itibariyle psikolojik şiddete maruz kalması kişilik haklarına saldırı niteliğindedir ve kadına manevi tazminat talep etme hakkı vermektedir.

Anlaşmalı boşanma davası kapsamında kadının maddi manevi tazminat talebinin bulunup bulunmadığını, talep ediyorsa miktarını ve ödenme biçimini açıkça beyan etmesi ve tarafların bu bedel üzerinde anlaşma sağlamaları gerekmektedir. Yine nafakada olduğu gibi burada da dikkat edilmesi gereken husus anlaşmalı boşanma davası kapsamında tazminat talebinin bulunmadığını açıkça beyan eden tarafın boşanma davasından sonra tazminat talepli dava açma hakkının bulunmayacağıdır.

Kadının Mal Paylaşımına İlişkin Hakları

Türk Medeni Kanunu’ndaki 01.01.2002 tarihli yenilikle beraber kural mal rejimi türü “edinilmiş mallara katılma rejimi”dir. 1 Ocak 2002 değişikliğinden evvel kural mal rejimi türü “mal ayrılığı rejimi“idi.

Buna göre; 1 Ocak 2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde edinilmiş mallara katılma rejimi söz konusu olacaktır. Edinilmiş mallara katılma rejimine göre, eşler evlilik birliği içerisinde edinmiş oldukları kişisel mallar dışındaki malları, boşanma ile beraber yarı yarıya paylaşacaklardır. Yine evliliğin 1 Ocak 2002 tarihinden önce kurulmuş olmasıyla beraber bu tarihten sonrasında bir boşanma gerçekleştiği takdirde, yapılacak mal paylaşımına bu tarihten önce edinilmiş olan mallar dahil edilmeyecektir.

Edinilmiş mallara katılma rejiminde kadının şöyle bir hakkı bulunmaktadır ki; kadın emeğini ev işlerine harcıyor, bir işte çalışmıyor olsa ve evin geçimini yalnızca erkek sağlıyor olsa dahi evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan mallar üzerinde her iki eş de yarı yarıya hak sahibi olacaktır. Bu kapsamda kadın ekonomik olarak korunmuş olacaktır.

Anlaşmalı boşanma davasında tarafların birçok noktada anlaşma sağlamış olması zorunluyken, mal paylaşımı hususu bu zorunlu konulardan biri değildir. Taraflar malların ne şekilde paylaşılacağına, kimin hangi mal üzerinde hakkı bulunduğuna ilişkin anlaşma sağlamamış olsalar dahi anlaşmalı boşanma davası açabilirler. Mal paylaşımına ilişkin anlaşma sağlanmamış olması davanın çekişmeli boşanma davası olmasına sebebiyet vermeyecektir. Bu takdirde tarafların, anlaşmalı boşanmanın kesinleşmesiyle beraber mal paylaşımına ilişkin ayrı bir dava açma hakları olacaktır.

Tarafların mal paylaşımına ilişkin anlaşma sağlama zorunlulukları bulunmamakla beraber, anlaşma yoluna gitmelerinde de herhangi bir engel bulunmamaktadır. Anlaşmalı boşanma protokolünde boşanma neticesinde hangi malın kime ait olacağı, kimin ne kadar değer artış payı yahut katkı payı alacağı bulunduğu konularında anlaşma sağlayabilirler.

Yine eşlerden birinin tüm malları diğer eşe bırakıp mallardan hiçbirine ilişkin herhangi bir talebi olmaması durumunda da bunu protokolde belirtme hakkı bulunmaktadır. Burada da dikkat edilmelidir ki, herhangi bir talebi olmadığına ilişkin beyanda bulunan tarafın boşanmaya hükmedilmesinden sonra mal paylaşımı talepli dava açma hakkı bulunmayacaktır.

Kadının Ziynet Eşyalarını Talep Etme Hakkı

Düğün esnasında taraflara takılan altın, bilezik, küpe gibi ziynet eşyalar ve para gibi maddi değerlerin kime ait olacağı boşanma davasıyla beraber gündeme gelen konulardandır. Ziynet eşyaları boşanma davası içerisinde talep edilebilecek hususlardandır, ayrı bir dava açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu hususta kanunda açık bir düzenleme bulunmamakla beraber Yargıtay kararları ışığında çözüm bulunmaktadır.

Yargıtay kararlarına göre; kadına takılan takıların tamamı kadına ait kabul edilmektedir. Erkeğe takılmış olan takılardan ise kadına özgülenebilen bilezik, küpe gibi takılar kadına ait kabul edilmekteyken, çeyrek-yarım altın, saat, para gibi takılar erkeğe ait sayılacaktır. Bunun yanında taraflar arasında ziynet eşyalarının kimde kalacağına ilişkin bir paylaşım anlaşması yapıldıysa bu anlaşma geçerli olacaktır.

Anlaşmalı boşanma davasında taraflar ziynet eşyalarının akıbetine ilişkin de anlaşma sağlayabilirler. Burada da mal paylaşımında olduğu gibi tarafların anlaşma sağlama zorunluluğu bulunmamakta, anlaşma sağlanmamış olması davayı çekişmeli boşanma davasına dönüştürmemektedir.