
Türk Medeni Kanunu’nda kural mal rejimi türü edinilmiş mallara katılma rejimidir. Kanununun 218. Maddesine göre; “Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsamaktadır.” Buna göre eşler evlilik birliği içinde edindikleri mallar üzerinde malın “edinilmiş mal” ya da “kişisel mal” niteliklerinden hangisine sahip olduğu tespit edildikten sonra edinilmiş mallara katılma rejimi tasfiye edilebilecektir. Kural bu olmakla beraber, eşler kendi aralarında akdedecekleri mal rejimi sözleşmesiyle beraber evlilik birliklerinde, kanunda belirlenmiş bulunan diğer mal rejimlerinden birini kabul etmek hakkına sahiplerdir. Kanunda sayılı diğer mal rejimi türleri şunlardır: “mal ayrılığı”, “paylaşmalı mal ayrılığı” ve “mal ortaklığı”.
Ancak 01.01.2002 tarihinde yapılan kanun değişikliğinden önce yasal mal rejimi “mal ayrılığı rejimi” kabul edilmekteydi. Yapılan düzenlemeye göre eşlerin 01.01.2002 tarihinden evvel evlilik birliği içerisinde edindikleri mallar için geçerli olan kural şu şekildedir: Mallar kimin üzerine kayıtlıysa boşanma neticesinde söz konusu mal o kişide kalacaktır. Edinilmiş mallara katılma rejimi 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mallar için geçerli kabul edilecektir.
Mal rejimi eşlerden birinin ölümü halinde yahut boşanma durumunda sona erecektir.
Edinilmiş Mal
Edinilmiş mal, eşlerin evlilik birliğinin devamı süresince karşılığını vererek elde ettikleri malvarlığı değerleridir. Kanunda kural olarak edinilmiş mal kabul edilen birtakım malvarlığı değerleri sayılmıştır. Her eşin, çalışması karşılığında aldıkları maaş, prim, ikramiye gibi değerler edinilmiş mal kabul edilmektedir. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı işe kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler ve de çalışma gücünün kaybı sebebiyle ödenen tazminatlar da aynı şekilde edinilmiş mal olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında eşe ait olan kişisel malların gelirleri de edinilmiş mallardandır. Şöyle ki; eşe ait kişisel mallardan örneğin bir taşınmazdan mal rejiminin devamı süresince elde edilen kira gelirleri de edinilmiş mal olarak kabul görecektir. Yine kanuna göre, edinilmiş malların yerine geçen değerler de edinilmiş mal olarak kabul edilmektedir.
Kişisel Mal Nedir?
Kişisel mal olarak kabul edilen mallar kanunda açıkça sayılmıştır. Buna göre; eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşyalar, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevi tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler kanunen kişisel mallardan kabul edilmektedir.
Bunun yanında eşler bir mal rejimi sözleşmesi düzenleyerek sayılı mallar haricinde bazı mal kalemlerini de kişisel mallardan sayabilirler. Eşler akdedecekleri sözleşmede; “bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerleri”nin kişisel mal olarak kabul göreceği konusunda anlaşabilirler. Yine eşler kendi aralarında imzalayacakları mal rejimi sözleşmesi yoluyla, kanunen edinilmiş mal olarak kabul edilen “kişisel malların gelirleri”ni de kişisel mal olarak kabul etme hakkına sahiptirler.
Katkı Payı Alacağı Nasıl Hesaplanır?
743 sayılı Eski Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında katkısı oranında alacak hakkına sahip olacaktır.
Katkı payı alacağı hesaplanırken; öncelikle katkı payı talebinde bulunan eşin yapmış olduğu katkı bedelini ispat etmesi gerekir. Bunun üzerine mahkeme yapılan katkının dava konusu malın edinildiği tarihteki değerine göre oranı rakamsal olarak bulunacaktır. Akabinde katkı oranı malvarlığının değer ile çarpılarak katkı payı alacağı hesap edilecektir.
Katkı payı alacağı hesaplaması 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş mallar ve bu mallara yapılan katkılar için uygulanacaktır. 01.01.2002 tarihinden sonra yapılan katkılar için değer artış payı alacağı hesaplaması uygulama alanı bulacaktır. Katkı payı alacağı ile değer artış payı alacağı arasında “hesaplama şekli ve katkıda bulunulan tarih” konularında farklılıklar bulunmaktadır.
Değer Artış Payı Alacağı
Evlilik birliği içerisinde eşlerin birbirlerine maddi ve manevi destek olması hayatın olağan akışındandır. Yine eşlere ait mallarda birtakım eskimeler, bozulmalar, bu mallar için alınması gereken önemli tedbirler söz konusu olabilir. Eşler birbirlerine destek olmak amacıyla bu iyileştirmelerin yapılmasına katkıda bulunabilirler. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olacaktır.
Değer artış payı alacağı hesaplanırken katkı oranı ile malın tasfiye tarihindeki piyasa değeri çarpılmak sureti ile değer artış payı alacağı miktar olarak belirlenecektir. Şayet tasfiye anında söz konusu malın bir değer kaybına uğradığı görülüyorsa bu durumda hesaplama katkı anındaki değere göre yapılacaktır. Eğer, söz konusu mal tasfiye anından önce elden çıkarılmışsa hakim, katkıda bulunan eşin değer artış payı alacağını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir.
Yine değer artış payında da eşler aralarında yazılı bir anlaşma yaparak değer artış payları oranında değişiklik yapabilecekleri gibi değer artışından pay almaktan da vazgeçebilirler.
Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı boşanma, tarafların boşanma neticesinde doğacak olan maddi ve manevi tüm konularda mutabık olması durumunda evlilik birliğini sona erdirmesidir. Anlaşmalı boşanmada taraflar nafaka, velayet, mal paylaşımı, velayet gibi boşanma hukuku konularında anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma “Anlaşmalı Boşanma Protokolü” denilen bir sözleşme ile imza edilecek ve hakim huzurunda da beyan edilecektir; çünkü anlaşmalı boşanmada yalnızca tarafların anlaşması yeterli olmayacaktır. Hakim tarafların anlaşmasını uygun bulduğu takdirde tarafların boşanmasına karar verecektir.
Anlaşmalı boşanmanın uygulanabilir olması için evlilik birliğinin en az 1 yıl sürmüş olması gerekmektedir. Şayet evlilik birliği 1 yıldan az sürmüşse taraflar tüm konularda anlaşma sağlamış olsalar dahi anlaşmalı boşanma prosedürü uygulanamayacaktır.
Görüldüğü üzere eşlerin anlaşmalı boşanma prosedüründe mutabık olmaları gereken noktalardan biri de mal paylaşımı olmakla beraber bu konuda anlaşma sağlanması zorunlu kılınmamıştır. Taraflar dilerlerse mal rejimi tasfiyesine ilişkin anlaşma sağlayabilir, dilerse boşanma davasından sonra açacakları ayrı bir dava ile mal rejimi tasfiyesini sağlayabilirler. Anlaşma sağlamak isteyen eşler sahip oldukları malların hangi oranda kimde kalacağına, değer artış paylarının tespitine ve değer artış paylarını isteyip istemediklerine karar vermelidir. Ayrıca birtakım pay hesaplamaları da yine eşler tarafından yapılmalıdır. Hakim tarafların anlaşmalarına göre mal paylaşımına karar verecektir; mal rejimi tasfiyesi tarafların anlaşmalı boşanma prosedürüne dahil edildiğinde, bu hususta hakimin takdir yetkisi bulunmamaktadır. Mal paylaşımı ve eşlerin hangi mallar üzerinde ne çeşit haklarının bulunduğu hususu teknik bir hesaplamaya dayandığından dolayı eşlerin bu noktada bir avukatın yardımını almaları ileride hak kayıpları yaşamamaları adına önemlidir.
Anlaşmalı Boşanma Davasından Sonra Mal Paylaşımı
Kural olarak mal paylaşımına ilişkin talepler boşanma davasından ayrı bir dava ile ileri sürülebilmektedir, mal paylaşımı ayrı bir davanın konusunu oluşturmaktadır. Bu durumda mal paylaşımı davasında boşanma davası bekletici mesele yapılarak, boşanmanın neticelendirilmesi sonucunda mal paylaşımı yapılmaktadır.
Anlaşmalı boşanma protokolünde eşlerin boşanmanın mali sonuçlarına ilişkin mutabık olmaları gerekmektedir. Mal rejimi tasfiyesi anlaşma sağlanması gereken zorunlu unsurlardan kabul edilmemektedir. Tarafların mal rejimi tasfiyesine ilişkin anlaşma sağlamamış olması anlaşmalı boşanmayı çekişmeli boşanma haline getirmeyecektir. Eşlerin mal paylaşımını sonraya bırakmak istemeleri durumunda, anlaşmalı boşanma davasının kesinleşmesiyle beraber ayrı bir dava ile tasfiyeyi talep etme imkanları bulunmaktadır. Taraflar bu halde boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde mal paylaşımı davası açma hakkına sahiptirler.
Buna karşılık anlaşmalı boşanma protokolünde mal paylaşımına ilişkin herhangi bir hak ve alacak talep edilmediği belirtilmişse bu durumda anlaşmalı boşanma davası kesinleştikten sonra mal paylaşımı talepli olarak açılan dava reddedilir.
Anlaşmalı Boşanma Davasının Kesinleşmesi
Bir davada Yerel Mahkeme tarafından karar verilmiş olması davanın kesinleşmesi anlamına gelmez. Bazı kararlar niteliği itibariyle kesindir. Bu davalar dışındaki davalar bakımından ise itiraz yollarının tüketilmiş olması veya itiraz hakkının süresinde kullanılmamış olması gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davasının her iki tarafın da katıldığı duruşmada kabul edilmesi ve protokol koşulları gereği yerel mahkemenin boşanma kararını vermesinden sonra gerekçeli kararın yazılması gerekmektedir. Gerekçeli karar duruşma tarihinden sonra yani kısa kararın verilmesinden sonra en geç 30 gün için yazılır. Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflar istinaf kanun yoluna başvurabileceklerdir. Bu süre dolmadan veya istinaf hakkından feragat edildiğine dair bir dilekçe verilmeden evvel boşanma kararı kesinleşmiş olmaz. Kesinleşme işlemlerinin yapılmaması halinde itirazı kabil bir karar olan anlaşmalı boşanma talebinin kabul kararına itiraz ederek taraflardan biri bu davayı çekişmeli boşanma davasına dönüştürebilir.