CMK Madde 32
(1) Bu Bölümde yazılı hükümler zabıt kâtipleri hakkında da uygulanır.
(2) Zabıt kâtibinin reddi veya kendisinin reddini gerektiren sebepleri bildirerek görevden çekinmesi hâlinde gereken karar, yanında çalıştığı mahkeme başkanı veya hâkim tarafından verilir.
(3) Aynı işte zabıt kâtibinin hâkim ile birlikte reddi istemi hakkında veya çekinmelerine karar verecek merci, hâkime göre belirlenir.
CMK Madde 32 Gerekçesi
Maddede, yargılama işlemlerinde tutanakların düzenlenmesinde hâkimin yardımcısı olarak görev yapan zabıt kâtiplerinin, yerine getirdikleri görevin önemi gözetilerek ret veya davadan çekinme yönünden hâkimlerle aynı hükümlere tâbi olmaları öngörülmüştür.
Zabıt kâtibinin reddi veya çekindiğini bildirmesi hâllerinde, nedenlerin yerinde olup olmadığını inceleme ve karara bağlama yetkisi, yanında görev yaptığı başkan veya hâkime aittir. Hâkim ve zabıt kâtibi birlikte reddedilmiş veya davadan çekinmişlerse; karar verecek mahkeme hâkime göre belirlenir.
CMK 32 (Zabıt Kâtibinin Reddi veya Çekinmesi) Emsal Yargıtay Kararları
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin sair yönleri incelenmeyen 19.12.2005 gün ve 1332/24422 sayılı kararının; sanık Hüseyin hakkındaki mahkumiyet hükümleri, sanıklar Behiç ve Mustafa haklarındaki mahkumiyet hükümleri, her iki sanık hakkında mağdur Hüseyin’i kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükümleri ve sanıklar Tarık, Gökay ve Rıfat haklarındaki mahkumiyet hükümleriyle ilgili kısımlarının usule aykırılıktan KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın yeniden karar verilmesi için Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 10.10.2006 günü oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
Esas : 2006/12817 Karar : 2010/7690 Tarih : 22.10.2010
Zimmet ve görevi kötüye kullanmak suçlarından sanıklar M. S. ve U. K.’nın yapılan yargılanmaları sonunda; sanık M.’nin lehe kabul edilen zimmet suçundan 5237 sayılı TCK uyarınca sanık U.’nun eyleminin görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğunun kabulüyle 5237 sayılı TCK hükümlerine göre mahkümiyetlerine dair, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 28.10.2005 gün ve 2002/85 Esas, 2005/317 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar müdafiileri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık U. K. hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığa isnat ve kabul olunan görevi kötüye kullanmak suçunun tabi olduğu yasa maddesinde öngörülen cezanın tür ve miktarına nazaran 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen 7,5 yıllık asli ve ilave zamanaşımına tabi olduğu, suç tarihi olan 25.12.2001 ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK.nun 7/2. maddesi ile 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle hükmün CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanık hakkında açılan kamu davasının aynı Yasanın 322 ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı sebebiyle DÜŞMESİNE,
Sanık M. S. hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Görevi kötüye kullanma suçundan açılan dava hakkında bir karar verilmesi mümkün bulunmuş, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Hükme esas alınan bilirkişi raporuna, kaçamaklı sanık savunmalarına, tanık beyanlarına ve dosya içeriğine göre, Çukurca İlçe Tarım Müdürlüğünde Veteriner Sağlık Teknisyeni olarak görev yapan sanığın ilçe tarım müdür vekili olarak görevli bulunduğu dönemlerde temizlik malzemesi, yakacak, onarım işlerine ilişkin olarak komisyon kararları düzenleyip komisyonda bulunan üyelerin yerine taklit etmek suretiyle imza atıp, gerçekte alım yapılmadığı halde, Ege Ticaret firmasından 1.500.000.000 ve 750.000.000 TL. bedelinde odun, G. Ticaret firmasından 475.000.000 ve 264.380.000 TL. bedelinde temizlik malzemesi, C. Limited Şirketinden 588.000.000 TL. bedelinde inşaat malzemesi, Ş. İnşaat Firmasından 281.000.00 TL. bedelinde inşaat malzemesi alımı yapılmış gibi tahakkuk müzekkereleri ve verile emirleri düzenlediği, 25.12.2001 günlü 1500.00 TL.’lik yakacak alımına ilişkin tahakkuk müzekkeresi dışındaki tahakkuk memuru imzalarını da ilgililer yerine taklit etmek suretiyle attığı ve bu suretle ilgili firmalara ödeme yapılmasını sağladığı, firma yetkililerince alınan bu paralardan KDV düşüldükten sonra kalan kısmın sanığa ödendiği ve sanığın bu meblağları mal edindiği anlaşılmış, oluş mahkemece de bu şekilde kabul edilmiş olduğu halde; bir kamu görevlisinin zimmet suçunun oluşması için mal edilen paraların kendisine görevinin normal fonksiyonu icabı ve gerçek belgelerle tevdii edilmiş bulunmasının gerekmesine, sanığın iğfal kabiliyetine haiz olduğu açıkça anlaşılan, düzenlediği gerçek dışı evraklarla ilgili firmalara ödeme yapılmasını sağlayıp daha sonra paraları almış bulunmasına göre, bu paralar üzerinde sanığın koruma ve gözetim sorumluluğundan söz edilemeyeceği cihetle, haksız çıkar sağlamış olmasının zimmet suçunu değil, müteselsil resmi evrakta sahtecilik ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarını oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Hükmün gerekçesinde duruşma savcısının esas hakkındaki görüşü belirtilmeyerek 5271 sayılı CMK.nun 230/1-a maddesine, Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde kanıtların değerlendirilmesi, tutarlı şekilde tartışılması ve varsa çelişkilerin giderilmesi ve sanığın hangi eyleminin ya da eylemlerinin zimmet olarak kabul edildiği açıklanmaksızın yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle Anayasanın 141, CMK.nun 32 ve 230. maddelerine muhalefet edilmesi,
5252 sayılı Yasanın 9/3 ve CMK.nun 34 ve 230. maddeleri uyarınca lehe olan hükmün önceki ve sonraki kanunların bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçlarının birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi ve her iki kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleri ile birlikte denetime olanak verecek şekilde kararda gösterilmesi gerektiğinin, 5237 sayılı TCK.nun 212. maddesindeki “sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur” biçimindeki düzenleme nedeniyle, sanığın gerçekleşen eylemlerinde sahtecilik suçunun unsurlarının bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve sahteciliğin varlığının kabulü halinde bu suçtan da mahkümiyet hükmü kurularak, buna göre lehe yasanın belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Sanığın eylemini teselsülen gerçekleştirdiğinin gözetilmemesi,
G. ticaret firmasından temizlik malzemesi alınmadığı halde 475.000.000 TL.lik fatura alındığı iddiası ile ilgili olarak damga vergisi ve KDV düşüldükten sonra 389.500.000 TL.’nin sanığa ödendiği gözetilmeksizin, kurum zararının bu iddia ile ilgili olarak 222.070.000 TL. olduğunu mütalaa eden hatalı bilirkişi raporu esas alınarak mal edinilen toplam para miktarının 3.037.969.000 TL. olduğu kabul edilmek suretiyle bu miktarın düşülmesinden sonra sanığın fazladan ödediği kabul edilen paranın iadesine karar verilmesi,
Sanığın kendi altsoyu yönüyle 5237 sayılı TCK.nun 53/1-c maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun koşullu salıverme tarihi ile sınırlı olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), oybirliği ile karar verildi.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.